Annem gezgin, gerçekten gezgin. Hani ruhu gezgin tamam da, kendinin de gezmediği az yer kaldı. Fest Turizm'de (bilenler iyi bilir) Faruk Pekin bağımlısı bir grupları var. Faruk Pekin; Türkiye'nin en önemli turizmcilerinden, rehber, Fest Turizm'in kurucusu, hatta Açık Radyo'da da programı vardı bir zamanlar anımsayabildiğim kadarı ile. İşte bu olağanüstü rehbere bağımlı bu grup; birçok insana absürd gelebilecek yerlere seyahatler yapıyorlar. Faruk Bey'in şöyle bir özelliği var, grubunu götüreceği yere çok önceden gidiyor, tarihini, kültürünü detaylı araştırıyor, kalınacak yerleri inceliyor, kalıyor, yemek yenilecek yerleri test ediyor hatta bunları bir kaç kez yapıyor ve kendi tatmin olduğunda, kendi seçtiği grubu oraya götürüyor. Bu turlar normalden çok daha pahalı ama her şey ama her şey dahil olduğundan cebinizden pek para çıkmıyor çünkü alışverişe de karşılar zaten. Yani sadece yerel değeri olan objelerin satın alınabileceği yerlere belli saatlerde gidiyorlar. Fest ve Faruk Pekin böyle bir şey işte. Annem de onun müritlerinden ve bu Pazar günü Transsibirya Gezisi başlıyor.
Gezi aslında bir Moğolistan-Rusya turu. Ama temel özelliği gezinin önemli bir kısmını trende yani Transsibirya Treni'nde yapacak olmaları. Yani trenle, dura dura gidecekler. İlk durakları Vladivostok. Vladivostok; Rusya'nın Güney ucu ve Japonya ile de karşı karşıya, Çin ve Kuzey Kore sınırına yakın bir yer. 6 üniversitesi ile Rusya Uzakdoğusu'nun eğitim ve kültür merkezi olan muhteşem bir şehir, aynı zamanda da donanma ve askeriye limanıymış. Bakalım annem ne düşünecek? Burada Transsibirya Ekspres'ine dahil olduktan sonra; ilk durakları Habarovsk'a uğrayacaklar ve Amur Nehri'ni geçecekler. Habarovsk da Uzak Doğu Rusya'nın Vladivostok'tan sonraki 2. büyük kenti ve Çin Halk Cumhuriyeti sınırına sadece 30 km. uzaklıkta. İnsan dünyayı böylesine geniş bir açıdan görünce ne kadar garipsiyor değil mi? Rusya da inanılmaz büyük bir ülke gerçekten. Kuzey Yarımküre'yi tamamen kaplıyor.
Bundan sonraki durakları Ulan Bator. Bana en çok heyecan veren yerlerden biri Moğolistan. Köklerimizi biraz orada hissetmemizden midir nedir, oraya gidiyor olmayı çok heyecan verici buluyorum, annem çok "cool" duruyor ama. Burada Gobi Çölü'nde bulunan dinazor iskeletlerini de görecekleri bir çok müzeye gidecekler ve en önemlisi Tonyukuk yazıtını ziyaret edecekler. Ertesi gün ise Ulan Ude'ye giriş yapacaklar. Burası Buryat Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti, Baykal Gölü de hemen batısında yer alıyor. Buryat'lar Moğol kökenli bir halk, aynı bölgede başka Moğol Cumhuriyetleri de var. Daha doğrusu özerk bölgeler; Aga Buryat Özerk Bölgesi, Ustorda Özerk Bölgesi gibi. Sibirya bir deniz gerçekten ve biz orası ile ilgili ne kadar az şey biliyoruz!
Hazır gelmişken Baykal Gölü'ne de yapılacak geziden sonra ertesi gün Irkutsk'a gidecekler. Bu şehir de Sibirya'nın Paris'i diye biliniyor. (Türkiye'nin Gaziantep'i gibi!) Nedense güzel olan şehirlere hep Paris benzetmesi yapılıyor, ilginç bir şey. Ya da kendine has olanlara mı demeli, tam bilemedim. Bu şehir Sibirya'nın ilk üniversitesini barındırmasının yanısıra; bir de dünyanın en önemli kürk üretim merkezlerinden biriymiş (ne yazık ki!).
Trenle tam gün yolculuklar yaparak ilerleyecekler çünkü mesafeler akıl almaz. Yani başlangıç noktası olan Vladivostok ile bitiş noktaları olan Moskova arası 9.259 km!! ve seyahat 6 gün 5 saat ve 19 dakika sürüyor. Her şey çok dakik olduğundan bu saatler de pek şaşmıyormuş. :) Aynı bizim memleket, allah için...
Bu tam gün yolculuklarda Krasnoyarsk'dan geçecekler mesela. Yenisey Irmağı'nın iki yanına kurulmuş bir şehir. Burası da dağları ve nehirleri ile çok seyirlik ve popülerliği de gittikçe artan bir şehirmiş araştırmalarıma göre. Ayrıca buraların kültürü de pek kimselere benzemediğinden etnik öğeler çok ilgi çekici diye yazıyor kaynaklarda.
Bir sonraki durak olan Novosibirsk de önemli bir şehir. Sibirya bölgesinin en büyük şehri; 1893'de kurulmuş. Moskova ve St. Petersburg'dan sonra Rusya'nın 3. büyük kültür ve bilim şehri olarak tanımlanıyor. Rusların bu şehir kurulma tarihleri de acayip geliyor bana, belki de bizde öyle kesin tarihler bulmanın mümkün olmadığından. Hani insana şöyle geliyor; sanki bundan 200 yıl sonra torunlarımızın torunları şöyle diyecek: Bahçeşehir; 1994'de kurulmuş, hızla gelişmiş, Marmara Bölgesi'nin küçük ama şirin şehirlerinden biridir!!! :) Herneyse; Novosibirsk'ten sonraki durak Yekaterinburg da Urallar'ın en büyük kültür merkezi sayılıyor. Rusya'nın 3. büyük şehri ve maden ve hammadde zenginliği ile çok önemli de bir endüstri kentiymiş.
Son durak Moskova'dan önceki ziyaretleri Kazan kentine olacak. Kazan; Tataristan'ın başkenti ve UNESCO'nun dünya mirası listesindeki kentlerden biri. Büyük İdil Yolu üzerinde. İdil yani Volga nehri de; malum, dünyanın en önemli nehirlerinden biri. İlginç bir kent, yarısı Müslüman yarısı Ortodoks halkı ile biraz doğu batı sentezi olarak algılanan bir yermiş. Tatarlar da Türk kökenli ve geçmişte burada yaşayan İdil Hanlığı da müslümanlığı ilk kabul eden halkmış bu arada.
İşte annemin önümüzdeki 14 gününün kısa özeti. Görmeden ne kadar doğru yazmışımdır ve ben ne zaman gidip oraları görebilirim ama umarım en kısa zamanda bize de gitmek nasip olur. Özeniyorum kendisine ve takdirlerimi bir kez daha belirtiyorum kendini bu kadar dünyayı keşfetmeye adadığı için. Hani çok gezen mi çok okuyan mı bilir derler ya, benim annem ikisini de yaptığından bu konudaki bir münazarayı olanaksız hale getiren bir karakter. :)
İyi yolculuklar dileyeyim ve işime döneyim ben, ne de olsa biz de 1 hafta sonra tatildeyiz ve biz de naçizane Çanakkale-Bozcaada yollarına düşeceğiz. :))
2 yorum:
ağzımın suyu aktı:)
Oh canıma değsin, sonunda ben de seni bir şekilde özendirdim ya artık ölsem de gam yemem. :)
Yorum Gönder