24 Ekim 2016 Pazartesi

Amerika'nın "O Ses Amerika"sındanki yarışmacılar...





Aradaki kalite farkı çok muazzam... Ben "O Ses Türkiye'yi" 3 yıldır izliyorum, bu kadar iyi ses bir kaç tane görmüşümdür. Sadece ses de değil, ses, görüntü, enerji, duygu aktarımı... Müthiş gerçekten...

8 Şubat 2011 Salı

İnatçı Kilolar İçin...

İngiliz diyetisyen Sussie Burrell, denge diyeti adını verdiği ve kilo vermeyi kolaylaştıran 20 kural içeren formülünü açıklamış. Hürriyet'de bu 20 kuralı okuyabilirsiniz. Bence hepsi işe yarıyor gerçekten. :)

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?cid=44284&p=1&rid=4369

8 Ocak 2011 Cumartesi

Gulf Stream Körfez Akıntısı Durma Noktasında

"GULFSTREAM" - Körfez Akıntısı, Meksika Körfezindeki BP ye ait Derin Su Petrol Kuyusunun patlayarak aylarca durdurulamayan Petrol fışkırması ile parçalanıp, dağılarak durma noktasına geldi.Büyük bir Çevre Felaketinin yanısıra, Dünyanın en temel ve İklim belirleyici Akıntısının da parçalanmasına neden olan bu felaketin etkisi, ilerleyen günlerde aşırı bir şekilde görülmeye devam edecek görünüyor.İlk etkilerden birisi yığınsal Kara ve Deniz Hayvanları ölümleri ile yaşanmaya başlandı ve diğer büyük etkisi ise, değişen hava sirkülasyonu ile Kuzey Yarıkürede muhtemel bir "MİNİ BUZ ÇAĞI" yaşanması olabilecek. Ve şimdilerde tüm Dünyadaki Bilim İnsanları bu etkileri ve alınabilecek tedbirleri tartışıyor. Bu olay çok yakında Dünya Medyasına adeta bir "BOMBA" etkisiyle düşecektir...


Altta Gulf Streama dair Ansiklopedik bilgilere erişerek, Akıntı haritasını inceleyip olayın önemi ve büyüklüğü hakkında bir fikir edinebilirsiniz.

"Gulf Stream ya da Körfez Akıntısı Kuzey Atlantik Akıntısı'nın bir parçası olan, Meksika Körfezi'nden başlayıp İngiltere'nin kuzeyine kadar devam eden sıcak su akıntısı.Kuzey Ekvator Akıntısı'nca beslenir. Avrupa'nın kuzeyindeki iklimi yumuşatarak yaşanabilir kılar.

Rotası

Körfez akıntısı, yolculuğuna Meksika Körfezinden başladıktan sonra Kuzey Amerika'nın doğu kıyılarını takip ederek, Florida kıyılarına oradan da Newfoundland'a hareket eder. Akıntı bundan sonra Atlantik Okyanusunu geçer ve 30°D, 40°K dolaylarında ikiye ayrılır; bir kolu Avrupa'nın batı kıyılarına ulaşır, öteki ise Batı Afrika kıyılarına doğru hareket eder.

Hızı ve Sıcaklığı

Akıntı'nın Meksika Körfezi'ndeki hızı 3,5 knot(6,5 km) olarak ölçülmüştür. Buradaki debisi 30 milyon metreküptür ki Missisipi Nehri'nin birkaçyüz katıdır. Hatteras Burnu'nda hızı düşer. Kıta sahanlığından akan akıntının sıcaklığı Kıtanın sahilinden akan soğuk güney akıntısıyla Soğuk Duvar adı verilen yapıyı oluşturur. Burada akıntının derin mavi suları diğer sulardan rahatlıkla ayırdedilebilir.

Etkileri

Körfez Akıntısı'nın en temel etkisi, Avrupa'nın kuzeybatısının ısınmasını sağlamasıdır. Matematik konumu düşünecek olursak, Kuzey Avrupa Sibirya ile aynı enlemdedir. Ancak akıntı, Kuzey Avrupa'nın , özellikle de İngiltere'nin iklimini ılıman ve nemli olmasını sağlamaktadır.Bölgede limon ve çeşitli astropik bitkilerin yetişmesi buna bağlıdır...
http://tr.wikipedia.org/wiki/Gulf_Stream

4 Kasım 2010 Perşembe

NTV'deki 'Neden' programında 'Aleviler ve Siyaset'i tartışıldı. (Zamanında...) Açılışta Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Turan Eser'e soruldu:
- Neden her seçim öncesi "Sünniler ve Siyaset" değil de "Aleviler ve Siyaset' tartışılır?"

Eser, rakamlarla yanıtladı bu soruyu...

Verdiği rakamlar, tartışmaya yer bırakmayacak kadar net bir tablo sergiliyordu.

  • Türkiye'de kaç okul var? - 67. 000
  • Kaç hastane var? - 1. 220
  • Kaç sağlık ocağı var? - 6.300
  • Peki kaç cami var? - 85.000
Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.

  • Peki, kaç kilise var? - 270
  • Kaç cemevi var? - 100
  • Türkiye'de kaç doktor var? - 77.000
  • Peki, kaç din görevlisi var? - 90.000
Türkiye'de her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor.

Eğitim-Sen'e göre Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var.

  • Türkiye'de kaç kütüphane var? - 1.435
  • Almanya'da kaç kütüphane var? - 11.000
  • Türkiye'nin kaç kentinde devlet tiyatrosu var ? - 13
  • Kaç kentte kuran kursu var? - 81
  • Bu kursların toplam sayısı kaç? - 3.852
Türkiye'de 1 opera derneği var, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği var.

  • Peki, kaç tane "cami yaptırma derneği" var? - 35. 000
  • İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi ne kadar? - 783 milyon
  • Ulaştırma Bakanlığı'nın? - 678 milyon
  • Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın? - 677 milyon
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın? - 632 milyon
  • Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın? - 280 milyon
  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın? - 249 milyon
  • Çevre ve Orman Bakanlığı'nın? - 404 milyon
  • Sadece Sünnileri temsil eden Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi ne kadar? 1,3 milyar

8 bakanlığın bütçesi kadar...

22 üniversitenin toplam bütçesine denk...

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yıldan yıla büyümesine bakalım:

1997'de 66 milyon.
1998'de 119...
1999'da 180...
2000'de 270...
2001'de 302....
2002'de 553...
2003'te 771...
2004'te 1 milyar...
2005'te 1 milyar...
2006'da 1,3 milyar...
2007'de 2,7 milyar...
2008'de 2 milyar...
2009'da 2,45 milyar...
2010'da 2,65 milyar...

Bir ülke, Diyanet'e, bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor, bunu bir yılda ikiye katlıyorsa, doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa, hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açıyorsa, o ülkenin durup bir daha düşünmesi gerekmez mi?

Arkadaşlar!

Dışarıda birşeyler oluyor farkında mısınız?

Uykuda olanları sarsın, uyandırın. yakında ışıklar sönebilir, karanlıkta ne yapacaksınız?

19 Ekim 2010 Salı

Kolestrol Yalanı...

Kolesterol ilaç firmalarının yarattığı bir entitedir. Büyük bir yalandır.

Büyük bir yalanı firmalar uydurmuş senelerce herkes buna inandırılmıştır! !

En pahalı ve tehlikeli ilaçlarını satabilmek için.

Statin grubu ilaçlar kanser yapıyor, ALZHEİMER yapıyor ve de kalp yetersizliği yapıyor. Yaşlılarda dengesizlik ve unutkanlık ve de yaygın vücut ağrılarının sebebidir.

Ben hayatta bu ilaçları vermedim ve de alan hastalarıma bıraktırıyorum! !

Bütün hayvanların hücre yapılarında kolesterol bulunur.

Kolesterol olmazsa vücudumuzda ne biz ne de hiç bir hayvan yaşayamazdı, oluşamazdı yeryüzünde.

Bu rakamları sağlık kılavuzlarında ortaya atan kişiler 8-9 milyon dolarlar aldıkları bu firmalardan, senelerden beri biliniyor.

Kendileri itiraf ettiler çünkü.

Kolesterol diye bir hastalık olamaz.

Karaciğeri yağlanmaya başlayan herkesin, şeker metabolizması bozulmuş olan herkesin kolesterolü yükselir. Hastalıkların nedeni kolesterol değildir. Kolesterol altta bir metabolik bozukluk bulunduğunu göstermektedir.

Asıl en tehlikeli olanı kanda yüksek olan şeker ve ensülindir.

Bütün hastalıkları bunların başlattığını senelerdir söylüyoruz.

Rant getirmediği için göz ardı ediliyor!

Para getirmediği, hediyeler dolarlar, lüks otellerde konaklamak getirmediği için doktorlar aldırmıyorlar.

İşte ben EXPOCHANNELL' de aylardan beri bunu söylemekteyim.

İnsanlar şaşırıyorlar.

İlaç firmalarını yarattığı hastalıklar 3 tanedir ve dikkat ederseniz

ilaçları en pahalı olanlardır.

1. Kolesterol

2. Osteoporoz

3. Menopoz

Bunların hepsi fizyolojik olaylardır, HASTALIK OLAMAZLAR! !

Her yere forward edebilirsiniz, arzu ediyorsanız.

Sevgilerimle, Canan Karatay

7 Ekim 2010 Perşembe

Bir Şeyler Gerçekten Değişmeli Artık!

Dünyada her gün 34.000 çocuk ölüyor. Tamamen açlıktan ya da kolaylıkla engellenebilecek hastalıklardan. Artık bir şeylerin gerçekten ama gerçekten değişmesinin zamanı gelmedi mi?
ZEITGEIST hareketi için: http://www.thezeitgeistmovement.com/

6 Eylül 2010 Pazartesi

Kendinle Hesap...

Dün sabaha karşı kendimle konuştum,
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum,
Yokuşun başında bir düşman vardı,
Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum.

Özdemir Asaf'ın bu dizelerini gördüm sabah sabah... Ne kadar etkileyici. Kendisi 1923'te doğmuş, 1981'de ölmüş. Aslında ne kadar kısacık bir yaşam. Eskiden bana çok uzun gelen yıllar şimdi ne kadar kısa geliyor. Yaş ilerledikçe insan nasıl da değişiyor. Ve, yine sabah sabah düşündüm: Şaka maka 2011 geliyor!!!

2 Eylül 2010 Perşembe


"Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana kahraman diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise; bana komünist diyorlar..."

Aslında Brezilyalı başpiskopos Dom Helder Pessoa Camara'ya ait olan bu sözler yanlışlıkla Che'ye atfedilmiş. Bence ona daha çok yakışıyor, o yüzden onun bu çok sevdiğim fotoğrafının yanına, onun sözleriymiş gibi yazdım...
.

20 Ağustos 2010 Cuma

Kosmosun Kardeşliği Adına

Kosmosda bizden başka düşünen var mı

var

bize benzer mi

bilmiyorum

belki bizden güzeldir

bizona benzer mesela ama çayırdan nazik

belki de akarsuyun şavkına benzer

belki çirkindir bizden

karıncaya benzer mesala ama tıraktörden iri

belki de kapı gıcırtısına benzer

belki ne güzeldir bizden ne de çirkin

belki tıpatıp bize benzer

ve yıldızlardan birinde

hangisinde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz

hangi dilde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla

Tovariş* diyecek

söze bu sözle başlayacak biliyorum

Tovariş diyecek

ne üs kurmağa geldim yıldızına

ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe

Kola-kola satacak da değilim

selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,

bedava ekmek ve bedava karanfil adına

mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına

"Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber"

diyebilmek adına

evlerin

yurtların

dünyaların

ve kosmosun kardeşliği adına


Nazım Hikmet / 13 Nisan 1961 / Paris...


*Tovariş: Rusça yoldaş demektir.

13 Ağustos 2010 Cuma

Kadıköy...

Kadıköy'ü o kadar çok seviyorum ki...
Kadıköy Pazarı'nın içinde olduğumda yaşadığımı hissediyorum.
Çocukluğumdan beri aynı yerde olan Beyaz Fırın, Hacı Bekir, İnci Pastanesi (ND ile yediğimiz kilolarca tulumba), Papatya Fırın, bizim entellektüel manav, kahve içtiğimiz yerler, aktarlar, kuruyemişler, kızlarla balık aldığımız dükkan... Hepsini hepsini çok seviyorum...
Moda, Moda Çay Bahçesi, Kırıntı, Ali Baba Dondurmacısı, sonra sandviç yaptırdığımız pastane (bak adını unutmuşum ne ayıp!), Koço ve sonra sonra Cibalikapı Balıkçısı'nı da unutmayalım...
Fotoğrafta çarşının içinde kumda kahve yapan aktarda, annem ve CC.

3 Ağustos 2010 Salı

Can Yücel'den...

Bu aralar tam aklımdan geçen şeyleri Can Yücel'in bu şiirinde buldum...

TAM ZAMANINDA YAŞAMAK

Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...

23 Mayıs 2010 Pazar

Muhteşem Güller...



Canım güzel teyzem DK dün bana gelmişti. Bahçesinden toplayıp getirdiği çeşit çeşit güllerin kokusu evimizin salonundan evin içine doğru yayılmakta dünden beri. Ne yazık ki fotoğraf makinem bozulduğundan ancak cep telefonumla bu fotoğrafı çekebildim. Tam olarak bu muhteşem güzelliği yansıtamıyorum ama umarım birazcık fikir verebiliyorumdur. Hayatımda ilk kez hiç bilmediğim gül kokuları duydum. Gerçekten. Parfüm gibi. İnanılmaz.
Yine, bir kez daha şükrettim bu güzellikler için...

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Anneler Günü'ne dair bir iki şey...

Yaşı ilerledikçe duygusallaşıyor insan derler ya aslında ben katılaşıyorum. Eskiden yerli yersiz daha çok ağlardım. Hala öyleyim, hala komedi filmlerinde dahi ağlıyorum ama yine de eskisi kadar değil. Hayır demeyi öğreniyorum. Gerektiğinde "kötü" olabilmeyi. Gereksiz özverinin karşı tarafa yük yüklemekten başka işe yaramadığını...

Ama bir istisna var ki annem. Gün geçtikçe daha fazla görüyorum onu, daha fazla anlıyorum, daha çok empati kurabiliyorum kendisi ile. Eskiden onu eleştirdiğim şeylerin ne kadar haksız olduğunu, onun ne kadar güçlü, dirayetli, ne kadar kendiyle barışık olduğunu görüyorum. İşin en komik tarafı ise onu suçladığım şeylerin hepsinin aslında bende olduğunu, onunla hiç ilgili olmadığını görüyorum...

Yaşamımdaki en büyük şansım olan anneme bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Varlığı için, olduğu kişi olduğu için, benim olduğum kişi olmamdaki katkıları için. Yaşam umarım onu benden hiç almaz, hep yanımda olur, en yaşlı halimizde bile şimdiki gibi oturup gazete okuyup, tv'da bir şeylere bakıp, kahve ve likör içip muhabbet edebilir, birlikte vapura, arabaya binebilir, Bebek Kahve'ye gidebiliriz.

Ben aslında kadınlar açısından çok çok şanslıyım. Yaşamımda büyük iz bırakan kadınlar oldu, halen de varlar. Annem gibi dediğim insanlar, annem kadar sevdiğim insanlar... Yaşamımın ilk yıllarının en önemli kişisi büyük babaannem, büyük aşkım anneannem, elbette annem, yaşam boyu sırdaşım teyzem DK, öz teyzem olmayan ama bir o kadar öz teyzem olan SU, emektarımız canımın içi Ayşe Ablam, hangi birini sayayım? Annemin arkadaşlarından bazen bir insanın annesinden görmeyeceği iyilikler gördüm, kendi teyzelerimin sevgisi, arkadaşlarımın başımı yasladığım omuzları bazen öyle değerli, öyle güzel geldi ki...

Yarın anne olan, kadın olan herkesin anneler günü kutlu olsun. Her ne kadar geyik olsa da, ticari boyutu ile hepimizi illet etse de ben özel günleri seviyorum...

Annem, anneciğim herşey için sonsuz teşekkürler... Hakkını ödemek elbette mümkün değil ama umarım biraz olsun seni mutlu etmeye başarabilecek kadar uzun olur yaşamım... Seni seviyorum.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Yaşasın 5 ay taksit erteleme vaar!

İkea geldi ve hayatımızı değiştirdi.

Keşke gelse, geliyormuş, ha geldi ha gelecek dedik. Geldi ve gerçekten hayatımızı değiştirdi.
Aradan da 5 yıl geçmiş bile.

Hep birlikte Ikea kataloğu inceleyip "aay ne kadaar güzeeelll!" demek sosyal aktivitelerimizin önemli bir parçası haline gelmedi mi? Yakında Kuzey Avrupalı'lar gibi haftasonu mabedi olmazsa şaşmayalım... Herkesin arabasının arkasında mini boy bir çekici, bu hafta Ikea'dan ne alsak aktivitesi...

Yalan mı?

Neyse bu kadar lafın üzerine Ikea'nın 5. yılı olduğunu hatırlatayım, özel kampanyalar var, indirimler fırsatlar, hatta Axess kartınız varsa "5 ay" erteleme yapıyorlarmış!!!. Ne güzel değil mi?

Bana kalsa köleliğinizi 5 ay daha uzatma aktivitesi. 

Bence, taksitli alışveriş bitirdiğimizde insanlığımızı yeniden keşfetmeye başlayacağız! Özgür olacağız... 

Bankalardan artık hiç hoşlanmıyorum. Uzun süren kriz, maaş alamama ve işsizlik dönemimde yıllardır binlerce para kazandırdığım, bütün ödemelerimi erken erken yaptığım bankaların beni bir an evvel haciz konumuna getirebilmek ve psikolojik olarak çökertebilmek için ne kadar çaba gösterdiklerini gördüm ve onları reddediyorum artık. 

İlk fırsatta tüm kredileri, kredi kartlarını kapatıp bankasız bir hayat yaşamak ilk hedefim. Amin!

Bütün bunlar beni Ikea'ya gidip 5 ay ertelemeli alışveriş yapmaktan engelleyecek mi peki? Sanmıyorum... Halen o kadar olgunlaşmadım sanırım. Bir dahaki sefere inşallah. :)

26 Nisan 2010 Pazartesi

22 Nisan 2010 Perşembe

Fest Turizm

Annem, malum, gezgindir. Hep de Fest Turizm'le gezer, artık bir grup olmuşlar, dünyanın en ücra köşelerine birlikte gidiyorlar, özellikle de Faruk Pekin'in peşinde, böyle ördek yavruları gibi.

Ben de, Fest Turizm'le kısıtlı tecrübemden son derece memnun kaldığımdan ve saygı duyduğum tek turizm şirketi olduğundan burada programın linkini yayınlayayım dedim, olur ya görmeyen vardır, ilginizi çeker.

http://www.festtravel.com/tr/sonprogram.asp

İyi yolculuklar. :))

21 Nisan 2010 Çarşamba

Akıl ile zeka arasındaki fark...



Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.

18 Nisan 2010 Pazar

Esse'yi Seviyorum!

Esse'ye bayılıyorum. Gazetelere verdiği kılıf ilanlara (cover için kılıf en uygun geldi bana, başka fikri olan var mı acaba?), ilanlarına, mağazalarına ve tabii ki ürün gamına gerçekten bayılıyorum. Esse'ye baktıkça bütün mutfak eşyalarımı yenilemek için derin bir istek duyuyorum...

Bugün yine Kelebek ile ön kapak ve ön kapak içi kılıf girmişlerdi. Burada Essenso'nun Provence Dökme Demir Tencerelerine, bakır cezvelere ve bakır çaydanlıklara, minik kahvaltı servisliklerine bayıldım. Arka sayfada ise hayallerimdeki tost makinesi var, fiyatı da 149 TL. Uygun sayılabilecek bir fiyat. İlk fırsatta almak istiyorum inşallah.

Alzheimer Korkusu

Yıllar önce, anneannemin evde bakımı ile baş edemeyince (büyük suçluluk duyguları ile kıvranarak) onu yatırdığımız bakımevinde Alzheimer gerçeği ile karşı karşıya gelmiştim... Öğretmen, avukat gibi meslek sahibi nice kadının dünya ile bağlantısını kopardığına tanık olmak içimi fena halde acıtmış, bayağı da korkutmuştu doğrusu. Annem ise her zamanki rasyonel, tedbirli hali ile bu hastalıktan korunmanın yollarını araştırmış, sıkı bir şekilde de uygulamaya girişmiştir. Bu bağlamda annemi sürekli bulmaca çözerken, dişlerini ters eli ile fırçalarken, evine başka başka yollardan giderken, sol eli ile yazı yazarken görebiliyoruz. :)

Bugün eniştem MG'den gelen bir mailde de Alzheimer ile mücadele etmenin güzel bir yolu tavsiye ediliyordu, ben de fırsat bu fırsat bunu paylaşayım istedim. Bu meşhur doktor Mehmet Öz'ün tavsiyelerinden biriymiş. Şöyle ki:

Mümkünse, her sabah veya akşam, günde bir kez olabilir, sert bir zemin üzerinde, çıplak ayakla, sağ ve sol ayak üzerinde, GÖZLERİNİZ KESİN TAM KAPALI her iki kolunuz yanlara T şeklinde açık, yaklaşık 30 sn.'de 100'e kadar, tek ayak üzerinden "sesli" sayarak DENGE'de durma eğitimine vücudunuzu ve beyninizi mutlaka ACİL alıştırınız. İlk bir hafta sayamamanız çok normal. İlk bir haftadan sonra, 100'e kadar sayarak bu eğitime vücudunuzu alıştırırsanız, ileride kesinlikle Alzheimer konusunda sorun yaşamazsınız.

diyor kendisi...

Alzheimer inanılmaz ilginç bir hastalık. Benim referans kitaplarımdan olan Louis L. Hay'in "Düşünce Gücüyle Tedavi"'de Alzheimer'in nedenleri olarak "yaşamı terketme arzusu", "hayatı olduğu gibi kabul edememek/kabul etmeyi reddetmek", "çaresizlik ve yetersizlik", "yoğun öfke" gösteriliyor. Aslında (bana göre) çoğu hastalık gibi Alzheimer da geçmişimizde yaşadıklarımızla başa çıkamayıp geleceğin de benzer olacağından ve böylece elimizde heba olmuş bir yaşamla ölüp gidecek olma fikrinden doğan korku ile ortaya çıkıyor. Bana kalırsa bunun en yoğun yaşandığı ve bilinçaltında şalteri tamamen kapatmanın daha kolay görüldüğü, kişinin kendini tamamen korumaya aldığı bir yaşam durumu.

Bu durumda yaşamın lineer bir akış içinde ilerlemediğini, her günün yeni bir gün, her anın yeni bir an olduğunu, geçmişte olan olumsuz deneyimlerin bu "an" için, dolayısı ile gelecek için referans olamayacağını kabul etmekle işe başlamalıyız. Güvensizlik, korku, bağışlayamama, içerleme, öfke gibi olumsuz duygular o kadar güçlüdür ki, bunlarla savaşıp yoketmek için en az onlar kadar güçlü olmak, bu duygular, düşünceler bastırdığında aklımızdan kovmak için sabırlı ve kararlı olmak gerek diyorum.

Geçmiş defterleri kapattığımızda elimizdeki yepyeni bembeyaz sayfaları ile tertemiz defterimizi açabiliriz artık. O zaman da Alzheimer, kanser, ülser vs. vs. zaten uzak olacaktır bedenimizden...

İyi Pazarlar herkese...