22 Ocak 2008 Salı

Hazır hızımı almışken...

Biraz önce çalışırken (aslında inşaat ile ilgili bir sunum hazırlıyorum, nereden çıktı diyebilirsiniz de işte, bilmiyorum, beyin çağrışımlarla çalışıyor malum) eskiden, 4 yıl kadar önce yazdığım bir yazı geldi aklıma. Bu yazı gerçek aşkı arayan, varlığına da artık pek inanamayan bir kadının yazdığı bir yazıydı. O ömrü boyunca "vazgeçilmez" olmak istiyordu birisi için. Ve o insanı da "vazgeçilmez" görmek istiyordu yaşamında. Bir yandan kendi özgürlüğü ve mülkiyet karşıtlığı ile çelişen bu durumu beyni istiyor, hormonları ise zorladıkça zorluyordu. Arıyordu işte, duygularından utanmıyordu. İnsan olmak buydu, iyisiyle kötüsüyle insan. Şimdi, içinde bulunduğum duruma baktım da o yazı geldi aklıma. Neredeyse her öğlen tatilinde CC'yi arıyorum ya da o beni arıyor. Gün içinde bu 10 dakikalık konuşma bize iyi geliyor. Önemli şeyler konuşmuyoruz çoğu zaman. İki sevgili ne konuşursa işte. Bugün de aynı şeyi yaptık elbette. Belki de oradan aklıma geldi. Akşamları bir insanı görmek için eve koşmak güzel. Fikir çatışmaları olsa da, bazen çok çok kızsan da onu vazgeçilmez bir parçan olarak görmek de. Bundan 50 sene sonra da yanımda olacağını öylesine hissediyorum ki, o yazıyı yazarken hissettiklerim gerçekleşen bu masal ile başka bir anlam kazanıyor. Haydi bu kadar anlattıktan sonra o eski yazıyı da koyayım bari...

O an...

Hep, onu tanıdığım an anlayacağımı söylediler, öyle okudum, dinledim, seyrettim. Hep, ilk görüşte içimde bir his uyanacağını ve onun, o olduğunu bileceğimi düşündüm... Bunu hayal etmek bile çok güzel. Ama... Ya o an doğru an olmazsa? Ya onu tanıyamazsam? Ya o, o ise ama ben farkedemezsem? Ya yolda yanlışlıkla çarpışıp da geçersek? Ya tanışamazsak? Ya tanışırsak ama konuşma fırsatımız olmazsa? Ya tanışsak bile o an doğru an olmazsa? Ya yaşamımın fırsatını elimden kaçırırsam? Mutlu aşk var mı? Buna bir türlü inanmak gelmiyor içimden. Aşk var mı? Ondan bile emin değilim. O zaman neden içimde bir şeyler onun bir gün geleceğini söylüyor? Bir gün bir yerde onu göreceğimi? O an...

O an... Nasıl bir an olacak? Söylemek isteyip de söyleyemediklerim, söylememek için yutkunduğum şeyleri nasıl söyleyeceğim? O neler söyleyecek? Birbirimize ilk söyleyeceğimiz şeyler ne olacak? Birbirimize nasıl bakacağız? Birlikte neler yapacağız? O, hangi kitapları okumayı sevecek? İlk okuduğu kitap ne olacak? En sevdiği film? Yapmayı en çok sevdiği şey? Benim gibi yemyeşil çimenlere yatıp da biraz gökyüzünü seyredip, biraz kitap okuyup, biraz uyuklamayı sevecek mi? Sevmezse ben onu sever miyim? Yoksa ayrı ayrı şeyleri sevsek de sevecek miyiz birbirimizi? Nelere meraklı olacak? Hangi rengi sevecek? Neler giymekten hoşlanacak? Geceleri nasıl uyuyacak? Gökgürültüsünü sevecek mi benim gibi? Şimşek çaktıktan sonra gökgürültüsünün kaç saniye sonra geldiğini ölçecek mi? Yağmurda yürümeyi sevecek mi? Ya da karlara yatmayı. Ya da sakin bir denizde yavaşça, gürültü yapmadan kulaç atmayı? Tertemiz çamaşırları sevecek mi acaba? Yumuşacık bir yatakta, Pazar sabahları duş alıp sonra tembellik yapmayı? Ya da bir an evvel bitirmek istediği için bir kitabı, güneşin doğuşuna kadar okumayı sevecek mi? En sevdiği şarkıyı dinleyerek hafif bir rüzgarla düşüncelere dalmayı? Gece yarısı uyku tutmayınca yıldızlara bakmayı sevecek mi? Gülmeyi bilecek mi acaba? Başkalarına, kendine... Ağlayabilecek mi, hiç kimseden çekinmeden? Merak ettiği şeyin peşinden gidebilecek mi? Sevdiğini söylemeyi becerebilecek mi acaba? Yanlışları ile yüzleşmeyi? Cesur olabilecek mi? Doğru bildiğini çekinmeden söyleyebilecek mi? Tüm yanlışlara, haksızlıklara karşı durabilecek mi? Benden ayrı olduğunda beni düşünecek mi?

Bugüne kadar karşıma çıkan insanlar beni sana hazırladı diyebilecek mi? Senin değerini daha çok bilmem için... Benim ona söyleyeceğim gibi.O beni tanıyacak mı acaba? Ben onu tanıyabilecek miyim? Ya birbirimizin yanından geçip gidersek? Ya gitmek zorunda kalırsak? O dönüp gelecek mi?

Not: Yazıyı hiç değiştirmedim. O anki duygularıma bakınca, bu son paragraf ne kadar anlamlı... Biz 20 sene ayrılıktan sonra yeniden birbirini bulmuş, arada bir çok şeyler yaşamış ama ne yaşadığını şimdi unutmuş, sanki hiç ayrılmamış, sanki hiç 20 yıl geçmemiş, sanki 1 hafta görüşmemişiz gibi birbirini kabul etmiş 2 insan... Yaşam çok acaip çok. Çoookkk acaip!

Hiç yorum yok: