19 Haziran 2008 Perşembe

İsmine hastayım...

Bugünkü konumuz İnsuyu Mağarası. Herşeyden önce şunu söyleyeyim ki ben buranın ismine hastayım. İn malum mağara demek, suyu da su sözcüğünden geliyor diye düşünürsek mağaradaki su falan gibi bir anlama geliyor olmalı. İşte Türkçe diline bu yüzden hastayım, bu kadar yaratıcı olduğu için.

Neyse uzatmayayım; Antalya'dan dönüş yolunda İnsuyu Mağarası'na da uğrayalım dedik, mağara Antalya-Burdur karayolu üzerinde Burdur'a 13 km uzaklıkta. Yoldan içeri girince zaten hemen geniş bir meydan ve otoparka ulaşıyorsunuz, mağaranın girişi de merdivenlerden çıkınca.
Bu kez tedbirli davrandım, ayağımdaki şıpıdık terlikleri çıkarıp spor ayakkabılarımı giydim, çantama ince bir kazak da koydum ve daldık mağaranın içine. Sonra o kazağı hiç giymediğim için dondum ama bunu niye yaptım ya da niye yapmadım sormayın, hiç bir fikrim yok, şu andaki gripli halimi o akılsızlığıma borçlu olabilirim, bu vesile ile kendimi de tebrik edeyim...

















Mağarının adının İnsuyu olmasının sebebi şu ki içinde onlarca göl var. 1965'teki keşfinden beri; araştırdığım kadarı ile 1993'te büyük bir araştırma daha yapılmış ve yeni bölümler keşfedilmiş, Atlas dergisi'nde görebildiğim kadarı ile son zamanlarda da yapılmış bazı keşifler var. İlginç olan burada şifalı yer altı suları var ve yıllardır bu suları Burdur ilinin şebeke suyu!!! ve tarım alanlarının sulaması için kullanmışlar, bu da bize özgü saçmalıklardan biri anladığım kadarı ile. Bu yüzden mağarının suları çekilmiş, en büyük gölünün suyu 2 m alçalınca da yeni galeriler çıkmış ortaya. Şimdi onlarda da bilimsel araştırmalar yapılıyormuş, yakında oralar da ziyarete açılabilir. Tabii suların çekilmesi nemin azalmasına ve sarkıt dikit oluşumlarının zarar görmesine neden olmuş biraz da. Elindekini bu kadar hor kullanan millet bir biz varız sanırım, ne diyeyim artık, söyle söyle bitmiyor, her gün yeni bir şey çıkıyor...

















Bu arada fotoğrafın solunda gördüğünüz arkadaşlar trabzanlardan atlayıp aşağı göle inen, orada ne yaptıkları belli olmayan (bolca şamata hariç) ve sonra yine tırmanarak yukarı çıkan amaçsız kardeşlerimiz!

Mağaranın içini gayet güzel yapmışlar, gezinti yolları ve ışıklandırma başarılı. Kalabalık da sayılabilir, ziyaretçisi çok, yol üstü olmasının da katkısı var sanırım. Yalnız çok etkileyici bir yer, renk renk kaya oluşumları var, üzerilerine yansıtılan projektörlerle daha da haşmetli görünüyorlar. Bir de bir galeriden bakıp çok daha uzaktaki başka bir galeriyi ve onun trabzanlarını görebiliyorsun, bana biraz Gülün Adı romanındaki kütüphaneyi çağrıştırdı, çok etkileyici bir yer. Bir de dilek gölü var, muhtemelen eskiden içine para atılıp dilek dileniyordu ama artık suyu kalmamış, dolayısı ile anlamı da.

İçeride gezerken aşağıdaki tabelayı görünce bir an şaşırdım, oysa şaşırmam saçmaydı, canım milletim her gittiği yere bir iz bırakmaktan hoşlanır, onları da fotoğrafladım, Hasan allah seni bildiği gibi yapsın Hasan!























































İnsuyu Mağarası böyle işte. Gidilip gezilmesi keyifli bir yer, mağaradan çıkınca suratınıza çarpan sıcakla biraz şaşırıyorsunuz, keza içeri girince çarpan serinlikle de. Çıkınca bir çay içmek de keyifli hani...

Hiç yorum yok: