17 Haziran 2008 Salı

Patara'nın çiçekleri...

Club Patara'yı çok seviyorum, herşeyini ama en çok da çiçeklerini. Aklınıza gelmeyecek derecede çok fazla çiçek türü barınıyor burada ve seyrine doyum olmuyor...



















Mimarisi Metin Kaşo'ya ait, yoğunlukla villalar, en üst kısımda da devre mülk ve devre tatil daireleri var. Çok dik bir yamaçta konumlandığından (gidenler bilir) bol merdiven inişli, en fenası da çıkışlı :) ama detayları ile insanı çok mutlu eden bir yer.



















Geçen yıl en sevdiğim çiçeklerin fotoğraflarını çekmiştim, bu yıl da çektim, CC de bol bol fotoğraf çekti elbette. O yüzden Patara manzaralarını da sizinle paylaşayım dedim, gitmeyenler için iyi bir tatil noktası bence.

Kalkan ise öylesine büyüdü ki, yıllar önce gittiğim küçücük köyün, büyükçe bir kasaba olması çok garibime gidiyor. Bu gidişimizde Kalkan'ı daha fazla gezme fırsatım oldu, benim adam gezmeyi benden çok seviyor :), ben de peşine takıldım, bol bol gezdik sokaklarda, güzel oldu...

Patara'nın meşhur begonvilleri, bunların her rengini bulmak mümkün. Öylesine çığırtkan, öylesine utanmaz bir şekilde her yeri sarıyorlar ki hayran olmamak mümkün değil...




































Bizim kaldığımız daireden görünen manzara. Gündüzü bir başka, gecesi bir başka güzel. Öyle olağanüstü mehtap manzaraları vardı ki, EE'yi andım durdum hep, ay'ı görünce çığlık çığlığa bağırırdı da "amaannnn, ne oluyor, manyak mısın?" derdim, son yıllarda ben aynısı oldum. İşi gücü bırakıp bayağı bir zamanımızı gündüz ve gece fotoğrafları çekmeye adadık, görüldüğü gibi. :)























Gece manzarasından da anlaşılabileceği üzere, dediğim gibi Kalkan çok ama çok büyüdü. Hatta bu yıl yeni otobüs terminali açılmış. Kalkan'ın en tepesinde büyükçe bir bina, yol da tam önünden geçecek şekilde inşa halinde şu anda. Biz giderken Elmalı yolundan gittik. Normalde otobüsler Fethiye yolundan geliyor; yani Korkuteli'nden Fethiye'ye inip geliyorlar. Bana bu yol çok uzun geldiğinden haritadan bakıp ben Elmalı'dan gidersem daha rahat olur demiştim zamanında ve yine o yoldan indik Kalkan'a. Burası bir ara yol ve çok sakin yani araba ile gidenlere tavsiye edebilirim, keyifli ve bana göre kestirme bir yol.



















Kalkan büyüdükçe alışveriş yerleri de büyümüş. Bu da en önemlilerinden biri. :) Muhtemelen eskiden de vardı da benim dikkatimi çekmemiş, bayıldık biz Deli Hüseyin'e.

Burası da benim Kalkan'daki en sevdiğim cafe. Cafe del Mar. Harika bir ambiansı var, çok da şeker bir garson kız vardı. CC Latte, ben Türk Kahvesi içerek geleni gideni seyrederek keyif yaptık. Yemekleri de güzele benziyor ama denemedik doğrusu...


















Kalkan pazarı. Perşembe günleri kuruluyor. Aklınıza gelebilecek her şey var. Ama çok ucuz diyemem. Biz yine de bir şeyler bulduk; ben takı yaparken kullandığım aletlerden aldım; anneme iki elbise, kızlara matruşkalar, CC'ye de iki t-shirt. Pazar gezmeye bayılıyorum. Üstelik her an sürpriz görüntülerle de karşılaşma durumu var. Aşağıdaki süper bir örnek. Tefal değil "Teafall" :))) Canım Türkiyem işte!



















Kapanışı da geçici dövmeci ile yapayım. 15 yıldır Kalkan'da yaşayan bir beyefendi. Kendisine biz de geçici dövme yaptıracaktık, Osmanlıca isimlerimizi yazdıracaktık, hatta CC ile kendisine "Osmanlıca çok kolay, size yarım saatte öğretiriz siz de turistlere yazarsınız" diyerek adamcağızı heveslendirdik, sonra da gidemedik, ben de üzüldüm, aklımda kaldı, inşallah bir sonraki gidişimizde telaffi ederiz. Tabela komik, İngilizce de biraz sorunlu :) ama adam düzgün bir adam...



















Eh Patara ve Kalkan'dan kısacık bu kadar... Yazacak çok şey var aslında da bu fotoğraf yerleştirmek çok dertli ya da ben bu blogun tekniğini hala çözemedim. Fotoğraf yerleştirmekten yazıya zaman kalmıyor, hepsi birbirinin içine geçiyor, sinir oluyorum. :) Bu aralar da çok fazla seyahat yazısı oldu ama ne edeyim, leyleği havada gördüm dedim ya ondan....
Devamı da artık yarına...

Hiç yorum yok: