1 Haziran 2008 Pazar

Leyleği havada gördüm...

Bu yıl leyleği havada görmüş olmalıyım ki, seyahatler bitmedi gitti. Hele geçen hafta; Çarşamba günü Denizli, Cuma Cumartesi ise Kayseri'ye giderek kendimi aştım diyebilirim. Her iş gezisi bir anlamda gözlem yapmak için fırsat oluyor, bense kaydettiklerimi günlüğe yazmak, fotoğrafları koymak için sabırsızlanıyorum da bir türlü zaman yaratıp bunu yapamıyorum. Bugün bu işe girişeyim dedim bakalım bitirebilecek miyim? (Bitiremedim, 2 gün geçti, devam ediyorum bakalım.)

Kayseri'ye bu ikinci gidişim oldu. İlk gidişimde günübirlik gittik, uzunca bir toplantı olduğundan çok da bir şey anlamadım doğrusu ama yine de kapalıçarşıyı gezmeye fırsat oldu ve muhteşem Türkiye'min muhteşem insanlarının bir dolu görüntüsü ile döndüm. Bazı şeyler; özellikle kültür zorlamaları o kadar yapıştırma ki, bunlardan mizah çıkarmak çok kolay elbette ve bende de bolca malzeme var. Bir yandan da düşününce içinde bulunduğumuz (tabiri mazur görün ama öyle) zavallı duruma üzülüyorum. İngiliz dili ve Amerikan yaşam tarzı pompalanan insanlarımız bir yandan buna uyum sağlamaya çalışıyor, bir yandan bu yaşam tarzını kendimizinkine adapte etmeye uğraşıyor o yüzden de sık sık ortaya komik manzaralar çıkıyor.

Buyrun ilk Kayseri gezisinden manzaralar...

























Bilmiyorum yukarıdaki sarı fon kartonunda yazan yazı net görülebiliyor mu ama şöyle yazıyor: Ayput'a müzik atılır! Buradaki ayput : i-pod oluyor. :) Canım Türkiye'm işte. :)



















Bilmem ki ne desem, nasıl etsem? Contur Center! Anadolu'ya yayılınca görüyorsunuz ki insanlar parası kadar kontör yükletiyor. Yani sistem tersten işliyor. 7 kontör yükle diyor mesela. Ve bu işleme de kontör parçalama deniyor. Her işe kendi yorumumuzu katabilecek kadar akıllı bir milletiz de, bu işler ters işler oluyor ne yazık ki...



















Bilal Teknik'e tek kelime ile bayıldım, süpürge hortumundan başlayarak her tür ıvır zıvırın satıldığı, İngilizlerin deyimi ile "miscellenaous" bir dükkan. İşin teknik kısmı nerede onu ise tam çözemedim, içerilerde bir yerlerde olacak. :)



















Her tür video ve kamera kasetlerin CD'ye dönüşüm merkezi! İşin ilginç tarafı bu çarşıda bunlardan en az 20 tane var. Demek ki hepsi bir şekilde iş yapıyor. Helal olsun...

























Korkmazyürek Ticaret'in yapmadığı iş yok. Bir koltukta kaç karpuz allah bilir. :)

























ÜÜ'nün elini tuttuğu asker kıyafeti giymiş çocuğu ben ilk gördüğüm an gerçek sandım desem!? Gerizekalı demeyin, vallahi pek gerçekçiydi. Yalnız ayaklarına baksaydım anlardım canım. :)

Kayserililer çok neşeli insanlar. Oldukça muhafazakar bir şehir. Hatta içkili restoran falan bulmak olası değil. Çok modern giyimli kadınlar ile muhafazakar giyimliler bir arada. Aşırı da bir outdoor çılgınlığı var. Sanayileşme fazla ve bütün üreticilerin dev totemleri yollarda, ana yollarda sergileniyor. Şehir kocaman caddeleri ile dikkat çekiyor ama bence güzel bir şehir değil. Çirkin bir yapılaşma var. Güzelim anadolu evleri aralara sıkışmış.

Tabii pastırma ve sucuğu ile ünlü şehirde her köşe başında pastırmacı bulmak olası. En ünlüleri olan Şahin, Başyazıcı ve Özdanacı herkese kapı komşu diyebilirim. Şahin'in satıldığı Dayı Yeğen Pastırmacılık mağazasında o kadar çok alışveriş yaptık ki (ayıptır söylemesi) bize kral ve kraliçe muamelesi yaptılar. Ama gözlemledim, 200 gr pastırma alıp gidene de aynı muameleyi yapıyorlar. Anadolu esnafının terbiyesine bir kez daha helal olsun dedim. Bir de aşırı derecede fazla cep telefoncu var. Akıllara zarar adette ama bu mağazalar. Bu kadar çok iş yapıyorlar mı gerçekten inanamıyorum.

Genelde bozkır bir şehir Kayseri ve sıcak olunca da soğuk olunca da insanı pek rahatsız etmiyor. Erciyes'ten gelen bir Gömeç Yeli varmış. Bu rüzgarın özellikle pastırma ve sucuğun kurumasında etkisi olduğu, lezzetinin de bu yüzden daha fazla olduğu söylendi bize. Kayseri'de de her yerde olduğu gibi yemeden duramadık. Deyim yerindeyse "sınırsız" yemek yiyerek vasıl olduk İstanbul'a, göbeklerimizde 2 gün inmeyen bir şişlikle...

Bir sonraki yazıda, ikinci gidiş, Kayseri'den Ürgüp'e geçiş ve ayrıca Denizli notları...

2 yorum:

zeynep dedi ki...

Vay be sonunda özlediğimiz Ebru bloguna kavuştuk :)

bedri dedi ki...

kurduğunuz cümlelere dikkat ederseniz sevinirim.insanların değer verdikleri kimseleri ölümsüzleştirmek için yaptığı bir çeşmeyle nasıl dalga gecersiniz DOZERCİ DİLAVER SAPMAZ benim dedem olur.onun mesleği dozerci olduğu için ve ürgüp te o şekilde tanındığı için çeşmeye bu isim verilmiştir..sizden ricam o resmi sitenizden ya kaldırın ya da yorumlarınızı düzeltin.site yetkilileri bu yorumumu görürseniz bi cevabınızı beklerim..bedri sapmaz