19 Eylül 2007 Çarşamba

Güzel şeyler...

Günlüğü yazmaya başladığımdan beri "güzel şeyler" başlığı için fotoğraf topluyorum... Bir türlü yazmaya başlayamadım da, bu akşam ilham geldi diyelim, simit+kaşar+çay'la bir giriş yapayım dedim...

Türk olmanın en güzel yanlarından biri de simit bence. Bildiğim kadarı ile dünyanın başka bir kültüründe onun yerine tutabilecek bir şey yok. Amerikalıların tatsız tuzsuz bir şeyi var şimdi adını hatırlayamıyorum, bagel değil de başka bir şey, diğer kültürlerde de var bir şeyler ama yok kardeşim yok, simit gibisi yok. Hele de yanında taze kaşar, yeni demlenmiş çay, hele de Beyazıt'da Çınaraltı'ndaysan ya da Çengelköy'de, hele de günün gazeteleri ya da sevdiğin bir kitap varsa, hava da şöyle şeker gibi bir bahar havası ise... Ne diyeyim yani değme keyfine... Ama simitin nereden alındığı da çok önemli. Kumkapı'da bir fırın var mesela, bildiğim kadarı ile, simit fırını, orası olağanüstü. Bir de Cumartesi günleri bizim Kadıköy'de, Altıyol'da hemen, saat 14:00 civarları boğanın oradaki simitçinin simidi olağanüstü olur. Ha, bir de Ortaköy'de, Dereboyu'nda Garanti Bankası'nın hemen önündeki simitçiyi de unutmamalıyım. O da olağanüstü güzel simit satıyor. Bir de pastane simidi var ki ben pek de sevmem aslında ama burada yine Ortaköy'de ara sokakta bir fırın vardı, adını MS hatırlar çünkü onunla alıyorduk bazı sabahlar, oranın simidi böyle daha büyük, tadı biraz daha değişik ve bol susamlıdır ve tek kelime ile muhteşemdir. Kaşar da ayrı bir hikaye tabii. Kaşar peynirinin kalitelisi de önemli mükemmel bir simide eşlik etmesi için. Burada da Ortaköy'deki peynircilerin hakkını teslim etmek gerek ya da Sarıyer'dekilerin. Bir de Yeniköy'deki Şütte, Bebek'teki Santral Şarküteri ya da bizim Çiftehavuzlar'daki Kardeşler süper kaşar peyniri satar ama tabii bunlar pahalı alternatifler, gidip bir Pınar Kaşar da alınabilir. Bence en güzeli standart küçük tekerlek, nasıl oluyor bilmiyorum ama tekerlek ve diğer formların tadı farkediyor. Bazıları simit yanında krem peynir alıyor ya, Karper falan, ben her zaman kaşar peynirini tercih ederim açıkçası. Hiç bir şey yerini tutamaz. Bazen Cumartesileri bizim Yeniyol'daki köşedeki simitçiden alıp, içine kaşar koyup, akşam çayında annemle keyif yapıyoruz, tabii evde olunca onları mini fırına atıp ısıtabiliyorsun, böylece içindeki kaşarlar da eriyor, oohh, nefis bir şey...

Sonuçta hayatta en sevdiğim şeylerden biri bu üçlü... Daha da gelecek sevdiğim şeyler. Hele de dünyada en sevdiğim yiyecek olan çileğe önemli bir yazı yazacağım ama biraz araştırma yapmak istiyorum bakayım neymiş ne değilmiş, nasıl evrilmiş?

Simit olsa da yesek ama değil mi? :)

3 yorum:

varol döken dedi ki...

ben uzo severim güzel kardeşlerim, yanına su falan da istemez gayri... taze nane yaprağı bulmayı severim yemeklerimin içinde ve limon koyarım bütün biralarımın içine... gümüş balığı severim, cızırtısı canlı sesinden güzel olan ve tekir severim o kırmızı tadıyla... incir severim, bütün düğmelerini tek tek açmış bir peri kızı gibidir gözümde... karides severim, yakamozda oynaşırken yakalanmış ve zeytiyağı ile limona suç üstü dadanmış... çok fazla şey de sevmem, babaannemin tepsi mantısından sonra... bir adaya düşsem 3 tepsi mantı alırım sadece, bitince de kendimi tepsi müdaafa ile öldürürüm... çünkü bir adaya düşsem katlanamayacağım tek şey kendim olurdum...

Demet dedi ki...

Gurbet elde bunlari okumak ne fena, canim cekti vallahi! :)
Güzel simit satan yerleri okurken, Beyoglu Mis Sokak'in giri$indeki Mahmut Abi'yi de eklemem lazim diye dü$ündüm :)O hangi firindan aliyor bilmiyorum ama gercekten harika, hakiki ta$ firin simiti :)

Ali dedi ki...

amerikalilarin yedigi o lezzetsiz seyin adi pretzel ve esasen alman gocmenlerin amerika'ya getirdigi biseydir o. hardala banip yerler hatta. ne zevksiz millet allahim ben de gurbetteyim ne yazikki!