13 Eylül 2007 Perşembe

İkilem...

Bir insan sana kaldıramayacağın şeyler söylese ve bilsen ki aslında çok da isteyerek ve onu kastederek söylemedi ve o anda sinirlerine hakim olamadığından söyledi ve muhtemelen o da pişman ama bir duruşu var ve geri de dönemiyor, özür dileyemeyecek kadar korkularına, gururuna kapılmış biri ve aslında özür dilese sen de herşeyi unutmaya fazlasıyla gönüllüsün ama muhtemelen asla dilemeyeceğini de biliyorsun ve senin de bir duruşun var ve gerekli karşılığı vermek zorundasın ama aslında içinden de gelmiyor çünkü hissediyorsun olayın aslını, feda da etmek istemiyorsun onu ama...!

Ne yapar insan? Ne kadar zor bir ikilem, öyle değil mi?.. Hani aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık; hani iki ucu pis değnek der ya büyüklerimiz aynen öyle bir durum... Olmamasını dileyeceğin şeyler oluyor ve aslında içten içe biliyorum ki hepsi de olması gerektiği için oluyor ve bazen hakikaten olacak olanı durduramıyorsun çünkü ikiniz için de ya da olay herneyse herkes için de ve olması gerekenler için de bunun olması hayırlı! Ama yine de zor geliyor bana. Zor!

5 yorum:

varol döken dedi ki...

turuncu, yeşil, mor ve her şey olması gerektiği gibi olur...

laflarımı çalma yolarım:)

şimdi değişik bir şey söyleyeceğim, muhtemelen çoğu kimse katılmayacak, erdem falan tartışma konusu olacak... kişisel olarak ilerlemenin yollarından biri hatanı kabul etmemektir... her zaman değil belki ve kendi içinde de değil ama öyle durumlar gelir ki, hatanı savunarak hayatta kalırsın çünkü insanlar sinsi ve pusuya yatmıştır... arka ayağınla destek alır, öne doğru yaylanırsın... çünkü kendine yol açmak zorunda kalmışsındır... gündelik hayatta bunu yapıp, akşam gözyaşı dökebilirsin ve bu hiç sahte olmaz... çünkü sahte olan hayattır... tezer özlü, yaşamın ucuna yolculuk'ta şöyle der:

"bu hayat, bu giysiler, bu etiketler, bu sevişmeler, bu ilişkiler... ne kadar kolay benim için gerçekleştirmesi... bir gülüş, bir poz ve bir yalan yeterli... ama aslında hepsinin ne kadar boş, boş, boş, boş olduğunu biliyorum, sadece delirmemeye çalışıyorum."

tam cümlelerle böyle değil ama buna yakın bir şey... herkesin hata yapmaya hakkı var ama kimsenin hatasının sorumluluğunu üstlenmemeye hakkı yok!

EA dedi ki...

Prensipte söylediklerinin mantığını kabul etmekle birlikte ben dünyaya bu kadar pesimist bakmıyorum. Artık bakmıyorum... Sinsi insanlar var, pusuya yatmışlar da ama olmayanlar da var. Bazen hakikaten hatanı savunmak zorunda kalırsın ki buna saygım var, hele de bu halde kesinlikle var. Ama bazen çok daha kolay olur herşey sadece "ya ben bir hata yaptım, kusura bakma" demekle... Herşeyin boş ve yalan olduğunu fark ettiğin, sindirdiğin anda başlıyor aslında yalansız da olunabileceği duygusu belki de. Ya da sen kişisel olarak bu mücadeleye başlıyorsun, böyle olmamalı diyerek. "Böyle" diye kabul edebilirsin ya da kendi küçük yalansız dünyanı yaratabilirsin. Ben kendi adıma ikincisinin mücadelesini veriyorum. Pişman değilim. Olmasa da; karıncanın hacca gitmesi hikayesi gibi, yolunda ölürüm ya, o da birşeydir. :)

varol döken dedi ki...

karıncayı öpecen, belini incitmeyecen lafını da ben götümden uydurmadım herhalde... pesimist falan baktığım yok... aslında en büyük güç hatanı kabul edebilmektir çünkü o zaman başkasının senin için ne düşündüğünü umursamazsın... ama herkes o kadar güçlü olamaz... yine de senin tersini yapmana seviniyorum... sonuçta dünya denge üstüne kurulu...

ayrıca o emre'nin kolu mümkünse bacağıyla yer değiştirsin, biraz da öyle futbol oynasın... milli takım değil fatih terim sirki izliyoruz, kendisinin kaşı gözü oynar, futbolcusunun eli kolu oynar... (konuyla ilgisiz ama nereye yazacam bilemedim:)

EA dedi ki...

Yani Emre meselesini o kadar doğru bir yerde dile getirmişsin ki ben artık ne desem boş... Delidir ne yapsa delidir diyeyim de en azından bir şeyler demiş olayım. Bu arada annem şiirlerini kitap yapman gerektiğini söylüyor, ne diyorsun bu konuya? Ben de bunu nereye yazacağımı bilemedim. :))

varol döken dedi ki...

iş bankası'nın atilla ilhan adına açtığı bir yarışma varmış, 10 bin lira ödüllü, anneciğin keşke o zaman söyleseydi bana:)

şakayla karışık hazır yeri gelmişken bir kez daha söyleyeyim, ben şair değilim, yazar da değilim, en sevdiğim tanım: kelime sihirbazı (allahım mütevazi olmaya çalışırken bile olamıyorum, beni polikliniğe yatırın: