21 Ocak 2007 Pazar

Bekir Çoşkun - 27 Eylül 2005 - Ermeni Meselem

Hrant Dink'in öldürülmesi düşünen, gören, anlayan insanların, hepimizin; içini, bağrını yaktı, kül etti. Sadece bir insan öldüğü için üzülmek değil bu, sevdiğimiz bir insan öldüğü için üzülmek de değil dostluğun, barışın, sevginin, anlayışın, özgür düşüncenin de bağrına saplanan bir kurşuna üzülmek... Uğur Mumcu'ya, Ahmet Taner Kışlalı'ya üzülmek... Annemize babamıza, anneannemize, dedemize, kardeşimize, eşimize üzülmek...

Bekir Coşkun'un aşağıdaki yazısı bu meseleye o kadar güzel yaklaşıyor ki okumayanlar okusun, okuyanlar anımsasın istedim...

Ermeni Meselem

BENİM bir milyon Ermeni’nin ne olduğu konusuyla ilgili bilgim yok.

Benim bir tek Ermenim var.

(.....)

Annemiz öldükten sonra devlet memuru olan babam, atının arkasına beni ve kız kardeşimi alıp anneannemize götürdü. Urfa’ya yakın Tülmen’in bağları içindeki o büyük evde anneannemiz bizi çok sevdi.

Çocukluk anıları silinmiş olsa bile, onun bize çok özen gösterdiğini bilirim.

Anneannemiz o büyük evdeki teyzelerime, öbür kadınlara benzemezdi.

Uzun boyu, incecik bedeni, sarı saçları, çakır gözleri vardı.

Adı Ümmühan’dı.

Bütün aile ona saygı duyar, bütün aile onu severdi. Ona danışılır, görüşü alınırdı. Özellikle sert yapılı, otoriter ve çok okumuş babamın ona duyduğu güven ve saygı dikkatimi çekerdi.

Biz büyüdük.

Büyüdükçe onun asıl anneannemiz olmadığını, anneannemizin öldüğünü, onun sonradan oraya geldiğini öğrendik.

O bir Ermeni kızıydı.

Gerçek anneannemiz öldükten sonra dedem onu Fırat Havzası içinden Suriye’ye sevk edilen (tehcir), yer yer yok olan Ermeni kafileleri içinden alıp evlenmişti.

Dedem, teyzelerim, yengelerim, kısaca herkes onu sevmiş, ailenin en büyüğü saymışlardı.

(.....)

Biraz büyüdükten ve gerçeği öğrendikten sonra anneannemizin gözlerindeki o hüznü daha iyi anlamıştım.

Dimdik duran o güzel kadının, zaman zaman niye boynunu büktüğünü, beni ve küçük kız kardeşimi severken kimi zaman niçin gözlerinin buğulandığını, yüzünde asla gizleyemediği o kırgınlığı artık görmüştüm.

(.....)

İşte benim Ermeni meselem.

Ermenilere neler yapıldığını, bu tartışmaların artık ne anlama geldiğini, gerçeğin ne olduğunu bilemem.

Ama anneannemizi, genç bir kızken kimin yurdundan-yuvasından ayırdığını bilmek isterim.

Gizlemek zorunda kaldığı acıları, belli etmek istemediği hasreti ve belki de her gece hepimizden sakladığı gözyaşları ile onu kimin-kimlerin bir sonsuz sürgüne mahkûm ettiğinin hesabını sormak isterim.

Bir milyonu bilemem, benim bir Ermenim var.

Çok sevdiğim o hüzünlü kadın.

Benim Ermenim.

Hiç yorum yok: