10 Ağustos 2007 Cuma

Moda'nın adı, Ali Usta'nın tadı...

Yıllar sonra gençliğimdeki çalışma saatlerine dönmüş olmanın verdiği zorunluluk, bu akşam ZB'yle yaptığımız programı da tamamen tersine çevirdi. Ben işten çıkınca karşıya geçeceğime, o Anadolu yakasına geldi. Aslında 19:15 vapuru ile geçecekti, ben de onu Kadıköy'den alacaktım, ama (allaha şükür) o vapuru kaçırıp 19:45'e kaldı, ben de ajanstan zar zor çıkabildim...

Sonuçta akşam programımız Moda olarak değişti. Ben, güya Kadıköylüyüm, Moda'da nereye gitsek diye düşünürken, Zeynep, Mecidiyeköylü haliyle süper bir fikir koydu ortaya, Moda İskelesi'ne gittik. Moda İskelesi artık bir cafe-restaurant. Bira içtik, bir de bira sepeti diye bir şey var: Patates, sosis ve sigara börekleri ile dolu bir sepet. Süper bir şey. Tabii uzun zamandır görüşemediğimiz için de bol muhabbet. Ana konu da babam ve nasıl karşılaştığımız, neler konuştuğumuzdu elbette.

Moda İskelesi'nin manzarası olağanüstüdür. Sol yanda Moda koyu, sağda Fenerbahçe burnu ve fener, onun yanında adalar. Deniz de muhteşemdi, işin ilginç tarafı, denizde yüzen de bir bayan vardı. Bir müddet şaşkınlıkla ona baktık, sonra normale döndük. O kadar çok rüzgar vardı ki, nasıl üşümeden yüzüyordu o denizde, aklım şaştı... Kandil falan dinlemedik, bira içtik, pişman değilim vallahi, bütün haftanın yorgunluğunu üzerine kendimi affediyorum. :)

Önümüzdeki hafta ajansımızda birçok insan izinli, o yüzden bu haftasonu çok iyi dinlenmem gerekiyor, çok büyük olasılıkla daha da yoğun bir hafta olacak. Ama stres yok. Nasıl olsa ne olacaksa olacak, şimdiden kendimi bunaltmayayım, bu akşamın ve güzel gecenin tadını çıkarayım.

Ha, unutmadan, Ankara'da 13 yıldır Melih Gökçek'e oy verenlere de selam olsun, susuzluktan delirmek üzerelermiş. Melih Gökçek'in; tatile çıkın, 2 günde bir değil 3 günde bir yıkanın, tuvalete girmeyin gibi süper parlak fikirlerini de tebrik ediyorum, gerçek çözüm üreten başkan budur, helal olsun! Bakalım İstanbul'u ne zaman bulacak bu bela...

Hiç yorum yok: