4 Haziran 2007 Pazartesi

Carte D'or ve şu tutku meselesi...

Carte D'or'u çok seviyorum... Ürünlerini acaip sevmem bir yana, bir tüketici olarak da markayı seviyorum, bana hitap ediyor... Son reklam filmi (ürün bana kalsa çok Hagen Dazs taklidi olsa da) James Morrison'un "You Give Me Something" parçası ile tavladı beni, muhteşem dondurma görüntüleri de ayrı bir çekicilik katıyor tabii... Filmde de tutku meselesinden bahsediyor çoğu lüks dondurma ürününde (ya da yüksek fiyatlı diyelim) olduğu gibi... Hatta web sitesi bile : http://www.dondurmatutkusu.com/

Şu tutku meselesi hep ilgimi çekiyor... Tutku da modern çağ korkularımızdan çıkmış bir duygu mu yoksa tutkularımızla mı modern çağa ulaştık karmaşık bir soru da, tutkularının esiri olmak incelenesi bir şey gerçekten... Yani öylesine bağlanıyoruz ki; bir insana, bir futbol takımına, bir işe, paraya hatta! Onun kölesi olduğumuzun farkına varmıyoruz bile... Ya da varsak bile umurumuzda olmuyor. Okuyanlara Yakamoz Restaurant'ı hatırlatayım mesela, iyi bir örnek. :))) Belki de bu da bir gen ve bu genle doğuluyor. Yani bir şeye aşırı bir tutku ile bağlanmak da böyle bir gen gerektiriyorsa bu galiba bende yok... Yoksa var mı? Sözlükler... Kartpostallar... Kalemler... Kitap ayraçları... Arkadaşlarım... Amma da yokmuş yani... Herhalde hepimizde bir şekilde var tutku içgörüsü, eh reklamcılar olarak bizim işimiz de kullanılmamış içgörü yakalamak, yakalayabildiğimizce.... Ama tutku da artık miyadını doldurdu yani; dondurma, parfüm, kozmetik, giyim yok bilmemne...

Bu arada dondurma reklamlarından söz açılmışken Panda'nın ev pandası, benim gibi bir panda aşığını bile delirtecek bir film. Hatta annem şu anda deliriyor... :)))

Hiç yorum yok: