Toparlanıp attık kendimizi adaya... ND, kocası MD, EE, ŞE, NÖ, ben... 14:55 vapurunun tepesine çıktık, güneşin alnına kurulduk. Dayanabildiğimiz kadar dayandık güneşe, manzara süper, esiyor da ama bir yere kadar tabii. Geri kaçtık kaptan köşkü tarafına. Çoluk çocuk, yerli yabancı, köpek kedi, davul zurna, fasıl görmek isteyen (malum) ada vapuruna binmeli. Bugün de çok farklı değildi, saatin geç olması biraz kalabalığı azaltsa da, aslan köpekle gezen (o cinsin adı herneyse) Yunanlı bir grup, fasıl yapan ayrı bir grup, etrafı seyreden göbekli, bıyıklı bir adam, öpüşen çiftler ve daha niceleri ile keyifli bir yolculuk yapıp Büyükada'ya vardık.
Kısa süreli bir Aya Yorgi'ye çıksak mı tereddütünden sonra o yokuşu bu sıcakta çıkmayı gözümüz yemedi, o işi Eylül'e bırakmaya karar verdik ve attık kendimizi meyhanelerin olduğu sokağa. ND ile ŞE'nin daha önceki adada yaşama deneyimlerine güvenerek Milto Restaurant'ta karar kıldık. Denizin tam kenarındaki masaya kurulduk, mezeler, rakı, sohbet, muhabbet derken saatler nasıl geçti anlamıyorsun, adanın kendine has büyüsü insanı kucaklayıveriyor işte.
Garsonlar süper, yemekler süper, en son gelen Tekir süper, kapanıştaki İzmir Lokması en süper notu aldılar benden. Oradan kahve içmeye gittik, kahve üzerine bira içenler de oldu, ben yarın yeni işime başlayacak sorumluluk sahibi bir insan olarak tercih etmedim ama manzarayı anlatmak için fotoğraf makinem olmadığına lanet ettim. Peşpeşe adalar ve kıpkırmızı güneşin batışı, peşinden dolunay.
Doyumsuz manzara ile 21:10'da motora bindik, ŞE'ye şarkılar söyleterek ve ND ile gözyaşları dökerek, üstelik ayaklarımızı da denize uzatarak 30 dakika içinde Bostancı'ya ulaştık. Ada macerası böylece bitti ama odamdan görünen mehtap hala büyüleyici, yatmadan yarım saat daha keyif yapabilirim.
Yarın yeni bir iş, yeni bir hayat başlıyor... Kendimi bırakayım yeniliğe, içimden geçirdiğim iyi dileklerle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder