Evet, kendimi bu millete ait hissetmiyorum... Evet, canım sıkkın... Evet... Ama yine de sevmek lazım... Pes etmemek lazım... Enseyi karartmamak lazım; Çetin Altan'ın deyişiyle... Sevmek lazım, tadını çıkarmak lazım; kuşun, böceğin, ağacın, hayvanların, yemeklerin, insanların, sevginin, aşkın, acının, ağlamanın, okumanın, öğrenmenin, tartışmanın, müziğin, sözün, yazının, aynanın, yumuşak kanepelerin, sütün, portakal suyunun, çileğin, çift kaşarlı tostların, mısır patlamalarının, dergilerin, dostlukların, arabaların, motorsikletlerin, çocukların, bebeklerin, kadınların, erkeklerin, kalemlerin, kitap ayraçlarının, kartpostalların, terliklerin, ayakkabıların, renk renk t-shirtlerin, şiirin, george perec'nin, makarnanın ve daha binlerce milyonlarca yazsam buraya sığmayacak şeylerin... Üzülecek, dertlenecek şey çok ama tadını çıkaracak şey de çok anasını satayım... Her şeye rağmen, her türlü derdine tasasına rağmen, yaşanacak güzel şeyler de var... Hatta bazen tasalar tadını artırmıyor mu mutlulukların? O zaman...
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu'nu çok seviyorum. Söylemiş miydim? :))
MH bana bir "Sorry" kaydı yaptı biraz önce... Buğulu söyleyeceğim diye boğazım yırtıldı dedi ama değmiş, çok güzel olmuş ben bayıldım. Keşke buraya koyabilseydim ama olmuyor ne yazık ki. Ya da ben daha keşfedemedim. Seviyorum kendisini... :)) Bayramda geliyorum, bekle beni arkadaşım... Gezeceğiz Londra sokaklarında.
Enseyi karartmamak lazım ne yapayım. :) Ne kadar şanslıyım işte çat kapı Londra'ya gidebileceğim bir arkadaşım var. Bu bile yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder