Sıradan bir kadının yaşamı, gitiği yerler, günlük düşünceleri, hayata bakışı, rahatsız oldukları, mutlu oldukları, çevresindeki insanlar, merak ettikleri, ilgilendikleri vs. vs. vs.
20 Temmuz 2007 Cuma
Ne güzel yermiş Edirne...
Haftasonunu teyzemle Çorlu'da geçirdim. Teyzem Trakya Cam Fabrika'sında çalışır. Oranın Lojistik ve Planlama Müdürü. Bu tesis, dünyanın sayılı düz cam üretme tesislerinden biri ve teyzem de bu dev şirketin tek kadın müdürü. O yüzden çok gurur duyuyorum kendisiyle... Neyse övünmeyi bırakıp sadede geleyim... Geçen Cumartesi günü atlayıp Edirne'ye gittik.
Edirne'ye, hatırladığım, en son 1980'de gitmiş olmalıyım. Aklımda hayal meyal Selimiye Camisi, bir de o sırada orada görevli olan dedemin evi kalmıştı... Gidince bayağı şaşırmam bu yüzden olsa gerek. Küçücük, tarihi binaları, kapalı çarşıdaki renk renk meyve şeklinde sabunları, özenle süslenmiş süpürgeleri, badem ezmesi ve son derece yavaş işleyen yaşamı ile Edirne, güzel bir şehir. Selimiye Camisi'ne, onun bedestenindeki küçük çarşıya, şehrin kapalı çarşısına gittik, sokaklarda gezdik. Renk renk çiçekleri ile minik bir parkta mola verdik. Sonra Meriç kıyısından dolaşıp, eski tren garı binasının olduğu yere gittik. Şimdi o gar binası Trakya Üniversitesi'nin rektörlük binası olmuş. Temizlemişler, düzenlemişler. Çok iyi de etmişler. Bahçesinde de kocaman bir lokomotif duruyor. Yunanlılar kaçarken bırakmışlar. Arkasına da bir iki kompartman takmışlar. Atatürk'ün seyahat ettiği vagonlarmış onlar. Karmaşık bir tren olarak bahçede, yalnız, sahipsiz duruyordu. Onun üzerine tırmanıp makinist rolünde fotoğraf bile çektirdim. :))
Binalar, evler Yunan mimarisinin etkisi altında. O küçük köydeki minik evler, kahveler, dev ağaçlar çok huzur vericiydi. Üniversite bahçesinde asırlık ağaçlar var, öylesine yaşlı, bilge ve güzeller ki. Kendimi başka bir dünyada hissettim. Yaşamın sakinliği insanı şaşırtıyor, büyülüyor. Bol çay, kahve içtik, bol da sebze meyve alışverişi yaptık. :)) Yolda gelirken yeni toplanmış salatalıklar bulduk, domatesler ve daha birçok şey. Hepsi birbirinden lezzetli. İstanbul'da ne kadar bayat şeyler yediğimizi bir kez daha anladım.
Edirne gidilesi bir yer. Bir günlüğüne de olsa değer. İstanbul'da kendimize kurduğumuz küçük dünyanın dışında başka bir dünya işte. Keşfetmek gerek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder